Ana Sayfa Esenli Köyü Haberleri, Güncel, HABERLER, Manşet 14 Mart 2024 1133 Görüntüleme

Nihat An Hocamızın Kaleminden;Mart Bozma

Bir dönem Esenli Köyünde Öğretmenlik yapan Çankırılı Çerkeşli Nihat An Hocamızın Esenli Köyünden Mart Bozma Anısı
Nihat An Hocamızın Kaleminden;Mart Bozma

Bu yazımızı her sene paylaşırız. Köyümüzde bir dönem öğretmenlik yapan ve Zonguldak’ta ikamet eden Nihat An hocamızın kaleme aldığı yazıyı sizlerle paylaşıyoruz.

 ESENLİDE MART BOZMA (YENİ YILA GİRİŞ)

            Yeni yılın gelişi, günümüzde olduğu gibi her toplumun neşe kaynağı olmuştur. Çeşitli kültürler, çeşitli inanışlar yeni yıl kültürü etrafında oluşmaya devam etmektedir.  Ben de sizlerle Esenli’de dikkatimi çeken yeni yıl kutlamalarına ait bir anımı paylaşarak, Mart Bozma gününüze katılmak istedim.

            O akşam Hacı Bekir emminin evinde misafirdim. Kapı çaldı, gelen rahmetli Muhammet  emminin oğlu Ahmet abi. Hoş beş arasında çaylarımızı içerken Ahmet abi Bekir emmiye: “Bekir emmi babamın selamı var. Yarın sabah bizim martı bozmaya gelebilir mi? dedi.” Bu söz üzerine Hacı Bekir: “Yeğenim, babana selam söyle,  sağ olursam sabah gelirim inşaallah!” diye cevap verdi.  “Mart Bozma” deyimi dikkatimi çekti. Ne anlama geldiğini sorduğumda öğrendiklerim de bir o kadar ilginçti:

            Bugün Mart ayının 13’ü. Yarın Rumi Takvim’e göre 1 Mart. Yani yılbaşı olarak kabul ediliyor. Bu takvim hesabı Anadolu’nun her kasabasında, her köyünde yaşlıların hesabını tuttuğunu biliyordum.  Ayları sayarken Zemheri, Kasım, Hamsin, Nevruz gibi ay isimleri sayılır, çeşitli hesaplar yapılırdı. Ancak Rumi takvimin yılbaşı kutlamasını  ve kutlamanın şeklini ilk defa Esenli’de görüyordum. Bu yüzden yılbaşı ve buna dair inanışları da merakla araştırdım.

Her takvimde olduğu gibi Esenli’de de bir yılda 12 ay vardı. Martın biri, aynı zamanda yılın da ilk ayı sayılıyordu. Bu günden sonraki her gün bir sonraki ay sayılıyordu. Hava durumu gözleniyor, o gün hava nasılsa gelecek ayın benzeri şekilde olacağına inanılıyordu. “Sayış Günleri” diye adlandırılan bu günlerde yapılan tahminler doğru çıkıyor muydu? Ne yalan söyleyeyim;  o kadar merak etmeme rağmen elime kağıt kalem alıp günü not etmedim. Haliyle de sonraki ayın tahmin ettiğimiz gibi bir hava durumunda olup olmadığını da bilemiyorum. Ayların adı da tam Esenli’ye yakışır biçimdeydi.  Ayların çoğu, adını köylünün kendi yaşamından almıştı.

Zemheri ayı(Ocak), Gücük ayı (Şubat) Mart ayı ( Mart), Aprul ayı (Nisan),  Mayıs ayı(Mayıs),  Kiraz ayı(Haziran), Orak ayı (Temmuz),  Asus  ayı(Ağustos), Ceviz ayı (Eylül), Daru ayı(Ekim), Üzüm ayı (Kasım), Karakış ayı ( Aralık).

            Yılbaşında eve ilk defa kim girerse martı bozan odur. O yılın hayırlı mı hayırsız mı olacağı, bolluk, bereketli mi kıtlık mı olacağı, hatta sağlık, ölüm, sakat kalma gibi kazaların bile kapıdan girecek kişinin uğuruna bağlıdır. Bu yüzden tanıdıkları, uğur getireceklerine inandıkları, ağzı dualı birisinin mart bozmasını istiyorlardı. Bazı kimseler o gün eve kimsenin gelmesini istemezler, bazı kimseler de ne olur ne olmaz der gibi o gün kimseye gitmezlerdi.  Eve davet etmeye kimseyi uygun görmeyenler sıradan biri gelir de eve ilk o girer korkusuyla koç, koyun bile sokanlar vardı. En azından hayvan günahsızdı. Üstelik bereketliydi de.

Ben doğrudan bu durumun yanlış bir inanç olduğunu savunarak itiraz ettim. Bizim inancımızda böyle bir şeyin olmadığını söyledim. Bunun bir kültür, gelenek olabileceğini, yanlış bir adet olduğunu anlattım. Oysa bu kültür, nesilden nesile aktarılmış yüz yıların birikimiydi. Üstelik terk edilmesi de gerekmiyordu. Benim konuşmamın ardından bana haklı olduğumu, yeni yetişen gençlerin bunu devam ettirmediğini, köyde bir kaç kişinin bu tür inancının olduğunu söylediler. Hatta Hacı Bekir Emmi kendisinin de bunu yanlış bulduğunu, komşum gücenmesin,  hatırı kırılmasın diye gittiğini söyledi. Biz bunları konuşurken bizi dikkatlice dinleyen (Rahmetli )Fadime Teyze (Hacı Bekir’in karısı) “Hoca, bunda ne var; kötü bir şey değil ki bu!” dedi.  Ben yine düşüncelerimi tekrar ettim. O da haklısın dedi, sustu. Hacı Bekir Emmi’ye dönerek:  ” Bekir emmi, sen yılbaşı kutlamıyorsun ama Fadime yenge kutluyor her halde.” dedim.  Fadime yenge sessiz kalırken Hacı Bekir emmi ailecek kutlamadıklarını söyledi. Biraz daha sohbet ettikten sonra Ahmet abi ile birlikte ben de çıktım, evime gittim.

            Sabahın ilk saatleri. Kapım güçlü bir şekilde vuruluyor. Uykudan uyandım. Saat sabahın yedisini gösteriyor. Uykulu gözlerle kapıyı açtım. Kapıyı çalan Hacı Bekir emmi’nin torunu Halil. Halil üçüncü sınıfta okuyor. Ben derslerine girmiyorum ama yakın komşuyuz. Beni görünce günaydın öğretmenim, size geldim, dedi ve bir şey dememe fırsat vermeden kolumun altımdan geçerek odaya daldı. Evim tek oda. Yatağın başına yakın duvar dibine çömeldi.  Ev soğuk. Halil’in yataktan kalktığı gibi geldiği belli. Ayaklarına çorap giymemiş, üstünde ince bir gecelik  var. Bu saatte Halil niye geldi, bir sorunu mu var? diye kafamda oluşan soruları cevaplandırmak için Halil’le konuşmaya çalışırken, bir yandan da üşümesin diye sobanın yanında hazır odunlarla sobayı yakmaya uğraşıyorum. Sobayı tutuştururken Halil kalktı ve ben gidiyorum,  dedi. Dur, demeye kalmadan geldiği gibi koşarak evden çıktı. Bir şey de anlamadım. Çocuk işte, deyip gülümsedim.

            Kahvaltıdan sonra hazırlanıp okula gitmek için evden çıktım. Şakır şakır yağmur yağıyor. Hacı Bekir emmi’nin kapısının önünden geçerken Fadime yenge seslendi:

– Hoca az buraya bak.

– Buyur Fadime yenge,

– Az içeri gel hele bir şey diyeceğim.

Merakla kapıya geldim. Ayakkabılarımı çıkartmak, şemsiyemi kapatmak istemiyordum.  “Buyur Fadime yenge” dedim. “Bismillah de de gir içeri” diye ısrar etti. Bir anlam veremesem de “Bismillah” diyerek içeri girdim.  Fadime yenge’den bir şey söylemesini beklerken o,  “Sağ ol hoca, yolundan ettim seni,  gidebilirsin.” dedi. Kafamda bir sürü soru işareti ile geri çıktım, okula vardım. Törenden sonra derse girdiğimde günlük olayları konuşurken kafamdaki soruları biliyormuş gibi öğrenciler beni aydınlattılar. Daha ben bir şey sormadan onlar her sorumu cevaplandırdılar:

– Öğretmenim, bu gün yılbaşı

-Öğretmenim, sizin martınızı Halil bozmuş.

-Öğretmenim, Hacı Bekir emmi’nin martını siz bozmuşsunuz.

– Öğretmenim, mart bozmak için babam sabah eve kimse gelmeden bizim koçu koydu.

Sabah erken vakitte Halil’in eve damlamasını da Fadime yengenin “Bismillah, de içeri gir.” demesinin de anlamını çözmüştüm.  Farkında olmadan ben de hem Esenli’nin bir parçası sayılmış, hem de Mart Bozma inancının malzemesi olmuştum.

             Esenli Köyü’nde bu gün 1 Mart. Sayış günlerinden Zemheri ayı. (“Gürcülü’de, önümüzdeki Zemheri’ de aca ayam nası olu heri? )

            Esenli köyünde sofrasına oturup soğan ekmeği paylaştığım herkesi buradan saygıyla selamlıyorum.  Ölenlere Allahtan rahmet diliyorum. Sağ olanlara Allahtan selamet niyaz ediyorum. Bu kısa anımda adını zikrettiğim Rahmetli Muhammet emmiye, rahmetli Fadime yengeye de Allahtan rahmet diliyorum.

              Bu güzel geleneklerin nesilden nesile aktarılmaya devam etmesi en büyük temennim. Gönül ister ki gelenekler, adetler  terk edilmesin. Türk milleti öz kültürüyle öz benliğiyle sonsuza dek var olsun.  Bu anıyı sizler için kaleme alırken kimseyi rencide etmeyi amaç edinmedim. Ben herkese hakkımı helal ettim bu böyle bilinsin istiyorum. Beni tanıyanlar, hatırlayanlar da bana haklarını helal etsin ricasında bulunuyorum. Yeni yılınız kutlu, geleceğiniz umutlu olsun. 

                                                         

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

WhatsApp
Tema Tasarım | Osgaka.com